3 Aralık 2018 Pazartesi

Ufak Tefek Cinayetler 43. Bölüm: Bilmem Söylesem Mi, Söylemesem Mi?






Star TV ekranlarında yayınlanan Ufak Tefek Cinayetler dizisinin 42. bölümü biterken Serhan ile Oya metroda idiler. Merve'nin boşanma davası açmaya karar verdiğini öğrenince çok sevinen Serhan bölümün finalinde Oya'ya "Evlenelim mi?" diye sormuştu. Ufak Tefek Cinayetler 43. bölüm başlarken Merve Kerim'i arayıp kalacak bir yer için yardım istedi. Türkiye'ye dönmeye karar vermişti. Bunu kimsenin bilmesini istemiyordu.






























































Kerim ona Erenköy'deki evini teklif etti. Sevgili oldukları yıllarda burada zaman geçirmişlerdi. Merve Aksak orada kalmayı kabul etti. Boşanmaya karar verdiğini de söyledi. Bu haber Kerim'i çok sevindirdi. Merve biletini alacağını söyledi. 3 gün sonra Türkiye'de olacaktı.











Burcu ile Emre havalimanından dönüyorlardı. Burcu arabayı durdurup Emre'nin yaralandığı gün marinada gerçekte ne olduğunu sordu. O günkü meselenin bir kavga olmadığını anlamıştı. Sonra eskiden Mehmet'e ne kadar aşık olduğunu anlattı. Aynı duyguları tattığı için Emre'yi anlıyordu. Aşkı için pek çok şeyi göze almıştı ama Mehmet onu terk etmişti. Aşkından öleceğini sandığı olmuş ama ölmemişti. Hayatına devam etmeyi, yoluna bakmayı tercih etmişti. Şimdi Emre de öyle yapacaktı. Bu kolay bir şey değildi, ama yapılabilirdi. İkisi birlikte mutlu olabilirlerdi, Burcu buna inanıyordu. Bunu hak ediyorlardı. 





Bu konuşmadan sonra Emre "Evleniyor muyuz?" deyince Burcu olumlu karşılık verdi. 













Serhan Aksak sitedeki kulübe geldiği zaman Kerim de oradaydı. Kendisi için söylediği içkiden ona da gönderdi. Kerim'in daveti üzerine onun yanına giden Serhan, şahane planları olduğunu söyledi. Kerim yakında sürpriz olaylar yaşayabilirdi. 





Bu konuşma, iki erkek arasında yaşanacak bir savaşın başlangıcına işaret ediyordu. 2019'daki duruşmada Burak, ikisinin içinde de hem acı, hem zafer duygusu olduğunu söyleyecekti. Birbirlerine hiç acımamışlardı. 













Merve ile Mila yurda döndüklerinde onları Kerim'in sağ kolu Akbaş karşıladı. Erenköy'deki eve gittiklerinde Raşel de oradaydı. Bunlar olup biterken bir kadın onları takip ediyordu. 





Ayşe sokakta Oya'ya seslendi. Diş buğdayı partisi konusunda fikir değiştirip değiştirmediğini sordu. Oya hala aynı fikirdeydi, parti yapılmayacaktı. Ama Ayşe ile arkadaşı insanın bebekle ilgili anılar biriktirmek için bu tip şeyler yapılması gerektiğini söyleyerek onu ikna ettiler. 





Merve evde dolaşırken eskiden burada geçirdiği zamanları hatırlıyordu. Biraz sonra kapı çaldı. Merve'yi çok şaşırtan bir misafir gelmişti; Şebnem Aksak. Onun boşanacağını, Aksak soyadını kaybedeceğini duyunca çok üzüldüğünü ve hemen toplanıp geldiğini söyledi. Merve onun gelişinden pek memnun olmamıştı. 





Şebnem Aksak ailesinin gelinlerinden biriydi. Serhan'ın yaşı kendisinden çok büyük bir amcasıyla evlenmişti. Kocası ölmüştü. Bir oğlu vardı. Merve'nin durumunun kendisini çok sarstığını söyledi. Kocasını çok özlediğini söyledi ama Merve ona inanmış gibi görünmüyordu. Uzatmamasını, neden geldiğini, ne istediğini anlatmasını istedi. Onun boşanması Şebnem'i neden ilgilendiriyordu, yıllardır birbirlerini görmemişlerdi. 










Şebnem, Merve'nin boşanmasının kendisini direkt etkilediğini söyledi. Oya'dan ve Deniz'den söz etti. Bu insanlar onun başını ağrıtacaktı. Anladığı kadarıyla Serhan kıza çok aşıktı. Onun derdi Serhan'ın Oya ile evlenmesi durumunda mirasın bölünecek olmasıydı. Ailedeki tek erkek çocuğunu o doğurmuştu ve oğlunun rızkını kimseye yedirmeye niyeti yoktu. Yaşadığı sürece, oğlunun önüne kimsenin geçmesine izin vermeyecekti. Merve'nin Serhan'dan boşanmasını istemiyordu.





Esra 2019'da, mahkeme salonunda ifade verirken Şebnem'in zamanında Serhan'ın çapkın amcasını tavladığını söyleyecekti. Yaşlı ve çapkın kocası ölünce de hayatın tadını fena halde çıkarmaya başlamıştı. Yılan gibi bir kadındı. 





Aynı mahkemede Burak da, Merve'nin Şebnem'i pek sevmediğini duyduğunu anlatacaktı. Ailede neredeyse hiç kimsenin sevmediği biriydi o. Haksız da değillerdi, Şebnem ta bir felaketti. Merve onu dinlemekle hayatının hatasını yapmıştı. Kendi ayaklarıyla yılanla aynı torbaya girmişti. 





Merve Erenköy'de Şebnem'e, geç kalmış olduğunu söyledi. Boşanma davasını açmıştı bile. Şebnem onu kışkırtmak için elinden geleni yaptı. Hiç mücadele etmeden savaş alanını terk ediyordu yani, öyle mi? Kocasını Oya gibi bir kadına bırakıyordu. Kendisi de Merve'yi dişli biri sanmıştı. Gözünde fazla büyütmüştü demek ki. Serhan ile Oya'nın düğününü yaşlı gözlerle izlerdi artık. 





Merve onun söylediklerinden etkilenmişti. Şebnem'in teklifini kabul etti. Boşanma işini biraz askıya alacak ve onun neler yapacağını izleyecekti. 











Şebnem daha sonra Oya'yı görmeye gitti. Hiç tanımadığı bu kadının ziyareti Oya'yı şaşırtmıştı ama önce çıkmak üzere olduğunu söylese de Şebnem nazik bir şekilde kırılıp dökülünce onu içeriye buyur etti. Sohbet sırasında ona da evliliğinden, kocasından söz etti. Serhan'ın yaşı kendisinden çok büyük olan amcasıyla evlenip aileye girdikten sonra hiç sevilmediğini anlattı. Sonra sözü Merve'ye getirdi. Kendisi onun gibi biri değildi, son derecede saf bir yüreği vardı, çetrefilli işlere aklı ermiyordu. Aksak'lar sıcaklığa, samimiyete tahammülü olmayan insanlardı; bu yüzden onu sevmemişlerdi. Serhan onlar gibi değildi, fakat Oya, Betül Hanım'la tanıştıysa, ne demek istediğini anlardı. Kendisi bu ailede çok yalnızlık çekmişti. Oya'nın bunları yaşamasına izin vermeyecekti, bu yüzden hemen gelip onunla tanışmak istemişti. Oya da isterse arkadaş olurlardı, hatta onun bebeğe bakmasına da yardım edebilirdi. Onun kasıntı biri olmadığını görünce çok rahatlamıştı, bir Merve'yi daha kaldıramazdı.



Yılan kadın Şebnem, böyle tatlı tatlı dedikodu yaparak, arada iltifat ederek Oya'nın gönlünü kazanmayı başarmıştı.









Sarmaşık'taki otelde kalmakta olan Şebnem, Nihal'e gidip siteden bir ev almak istediğini söyledi. Sitenin bir manikürcüsü varsa onunla da tanışmak istiyordu. O böyle söyleyince Nihal Esra'dan söz etti.





Esra daha sonra manikür için Şebnem'in yanına gitti. Şebnem yaptığı iş için iltifatlar yağdırınca meraklı ve gevşek ağızlı Esra güneş görmüş dondurma gibi eriyerek tam onun istediği kıvama geldi. Yeni müşterisi yerleşmek istediği sitenin sakinlerinin nasıl insanlar olduğunu bilen biriyle tanışmak istiyorsa ondan iyisini bulamazdı. 





Şebnem telefonla oda servisine bir şeyler ısmarlarken Esra onun soyadının Aksak olduğunu öğrendi. Şebnem Merve'nin eltisi sayılabileceğini söyledi. Sonra Esra Sarmaşık'ın ana kadrosu hakkında bilgi vermeye başladı. Şebnem Oya'yla tanıştığını belli etmedi, sadece ismini duymuştu.





Esra Oya'dan sitedeki diğer kadınlara benzemeyen, soğukkanlı, tuttuğunu koparan bir kariyer kadını olarak söz etti. Oya o sırada doğumu başlamak üzere olan bir hastasıyla ilgileniyordu.





Sonra Burcu'ya geçti. O tam bir servet düşkünüydü. Sitede çok avlanmıştı zamanında. Buraya yerleşmeyi başaramayacağını düşünmüşlerdi ama o pes etmemiş ve emeklerinin karşılığını almıştı. Şimdi Sarmaşık'ta yaşıyordu. Korkulacak bir kadındı. O bunları anlatırken Burcu sitenin kafesinde, almak istediği cheesecake'in telefonla sipariş veren bir müşteriye gönderileceğini söyleyen satış elemanını fırçalıyordu. 







Sıra Pelin'e gelmişti. Merve Hanım'ın has sistırı idi o, ekürisi idi. İkisi bazen birbirlerine girerlerdi ama günün sonunda yine kopamazlardı. 





O sırada Pelin, Taylan ve Berk'le beraber evin önünde, arabadan iniyordu. Babasının dağ evinde zaman geçirmiş, oradan geliyorlardı. Emre onları görünce yanlarına yaklaştı. Havalimanına gitmemiş olan Pelin, onun yüzüne direkt bakamıyordu. Emre Taylan'la konuşurken hayatının biraz tatsız tuzsuz, biraz eksik bir şekilde yürüttüğünü söyledi. Bunları Pelin'e söylüyordu aslında. Taylan gidince ona böyle uzaklaşmanın işe yarayıp yaramadığını sordu. Kafasındaki düşüncelerden kurtulabilmiş miydi? Pelin bunu bilmediğini söyledi. Ama işe yarayacaktı. Uzaklaştıkça atlatacaktı bunu. 





Emre giderken Pelin üzgün ve düşünceli görünüyordu.











Esra Emre'den varlıklı, dünya yansa umursamayacak biri olarak söz etti. Geniş bir adamdı aynı zamanda; Mehmet'le Burcu'nun geçmişteki ilişkisinden haberi olduğu halde Mehmet'lerin burnunun dibine taşınmakta sakınca görmemişti.



Ama onun hiçbir şeyi kafasına takmayan biri olduğu konusunda yanılıyordu. Dışarıdan bakınca gerçekten de öyle görünen Emre, Pelin'i aklından çıkaramıyordu. O duşta ağlayıp haykırırken Burcu da banyo kapısının dışında onu dinleyerek ağlıyordu.



Esra daha sonra sözü Taylan'a getirdi. Onun Pelin'le aşkı lise yıllarından başlamıştı ve bugün hala devam ediyordu. Gerçi buna aşk demek çok doğru sayılmazdı. Pelin, Oya'nın sevgilisi olan Taylan'ı, Merve ile birlikte Oya'ya iftira attıktan sonra elde etmişti.



Pelin o sırada Taylan'la beraber yatak odasındaydı, bavulları boşaltıyordu. Çok dalgındı; kocasının söylediklerini dinlemiyor, bir şeyler düşünüyordu. Taylan bunu fark edince ona hiç iyi olmadığını söyledi. Bir itirafta bulunacak gibi oldu ama bunu yapmadı. Taylan onun mahkeme, soruşturma gibi konuları düşündüğünü sanmıştı ama Pelin'in başka bir derdi de vardı.








Esra Kerim'den sitenin gözde bekarlarından biri olarak söz etti. Merve'nin evini almıştı, iki köpeğiyle beraber orada yaşıyordu. Genellikle yalnız takılıyordu. Et sektöründe iyi bir yere gelmişti, son derecede güçlü ve zengin bir adamdı. Yeyip içmeyi seven, etin de, şarabın da iyisinden anlayan biriydi.



Esra'nın bu sözlerinden sonra Şebnem kendi kendine "Bakalım kadının da iyisinden anlıyor mu?" diye mırıldandı.



Şebnem daha sonra, köpeklerini gezdirmekte olan Kerim'i uzaktan seyretti. Adamın hiç fena görünmediğini düşündü.









Emre, Kerim'le satranç oynarken çok dalgındı. Pelin'i düşünüyordu. Kerim ona bazen işlerin değişebildiğini söyledi. Taş bir duvar sandığın şey zaman içinde açık bir kapıya dönüşebiliyordu.





Kerim Merve'nin döndüğünü, kendisinin evinde kaldığını da anlattı. Emre'ye, Arzu'nun katilini görmediğinden emin olup olmadığını sordu. Taylan'la Oya'nın konuşma kaydını dinletti. Bunun üzerine Emre Arzu'yu ezen kişinin Oya olabileceğini söyledi.





Burcu koşuya çıktı. Arzu'nun öldüğü yere gitti. Tedirgin bir halde dolaştı, etrafına bakındı. Bir şey arar gibi yere eğildi. O sırada oradan geçen Ayşe Burcu'ya seslendi. Arzu'nun burada kaza yaptığını söyleyince Burcu "Öyle mi?" dedi. Ama davranışlarına bakılırsa, Arzu'nun üstüne arabayı süren oydu.





Burcu Ayşe'ye yakında evleneceğini söyledi. Ayşe daha fazla detay öğrenmek istedi ama o uzaklaştı. Eve gitti. Az sonra Emre de geldi. Öğrendiği bir şeyin aklına takıldığını söyledi. Azu'ya çarpan kişi Oya olabilirdi. Burcu'nun "Oya'ya mı kaldı?" demesi Emre'nin tuhafına gitti. Burcu daha sonra söylediğini toparlamaya çalıştı.





Ayşe spor salonunda kadınlara Burcu ile Emre'nin yakında evleneceğinden söz ederken Pelin geldi. Haberi duyunca sarsıldı. Açılmak için dışarıya çıktı. O sırada Merve'den mesaj geldi. Döndüğünü haber veriyor, onu yanına çağırıyordu. Bunun üzerine Pelin Erenköy'e gitti.










Merve Pelin'e kaldığı yerin kuzeninin evi olduğunu söyledi. Şimdilik burada kalacaktı. Pelin'den ağzını sıkı tutmasını, döndüğünü kimseye söylememesini istedi. Sonra Arzu'dan söz ettiler. Merve Pelin'e onu öldürenin kim olduğunu bilip bilmediğini sordu. Bunu Pelin yapmamıştı, değil mi? Pelin yapmadığını söyledi.





Merve Pelin'i soruşturmadan önce ağız birliği yapmalarını ayarlamak için çağırmıştı. Pelin önce buna karşı çıktı. Ağız birliği yapacaklardı, sonra yine Merve çekip gidecek, pirincin taşını ayıklamak onlara kalacaktı. Merve ona, bu kadar direndiğine göre bir planı olması gerektiğini söyledi. Herkes kendi bacağından asılacaktı o zaman.





Pelin bunun üzerine geri adım attı, onun planını duymak istiyordu. Merve, Arzu'nun onları tehdit ettiğini söylemeleri gerektiğini düşünüyordu. Pelin'le Taylan ifade verirken Arzu'yla liseden beri beraber olduklarını, onun neyi yapıp yapmayacağını çok iyi bildiklerini anlatacaklardı. Biraz deliydi ama onu öyle kabul etmişlerdi. Sağı solu belli olmayan, gözü kara biri olduğundan ondan her zaman biraz çekinmişlerdi. Bu yönüyle hepsinin üstünde psikolojik bir baskı oluşturmuştu. Oya'nın evindeki partide, Edip'in pencereden düşmesinden sonra hepsi şok olmuşlardı. O travmanın etkisi altındayken sağlıklı bir karar vermeleri çok zordu. Arzu'nun Edip'i öldürdüğünü gizlemek gerçekten de Merve'nin fikriydi. Böylece kendisinin ve arkadaşlarının hayatının tehlikeye girmesini önleyebileceğini düşünmüştü. Arzu onları tehdit ediyordu. Evlatları, aileleri, hatta hayatları söz konusuydu. Bir kere yaptığı şeyi bir kere daha yapacağını söylüyordu. Edip'i öldürdüğü gibi onları da öldürebilirdi. 





Pelin'le Taylan karakolda Kemal'e ifade verirken aynen Merve'nin ezberlettiği gibi konuştular. Kemal çok sinirlenmişti. Karı koca bu ifadeler sayesinde bu işten yakalarını sıyıracaklardı maalesef. Kemal onların birinden akıl aldıklarından emindi. Bu işte Merve Aksak'ın parmağı olduğunu düşünüyordu.













Merve bu haberi alınca çok memnun oldu tabii.





Kemal daha sonra Mehmet'in ifadesini aldı. Mehmet karısının diğerlerini tehdit ettiğini sanmıyordu. Kendisi susmuştu, Kemal'e gelmemişti, çünkü Arzu onun karısıydı. Yıllarını beraber geçirmişlerdi. Onu ele verememişti. Susmanın böyle büyük bir felakete yol açacağını düşünememişti. Şimdiki halde, konuşmuş olmayı tercih ederdi. Böylece, Arzu, hapse girecek olsa bile, hayatta olurdu belki de.





Serhan'la buluşan Şebnem, onun gözünde iyi bir imajı olmadığının farkında olduğunu söyledi. Ama çok değişmişti. Artık bir anneydi ve hayata başka türlü bakıyordu. Oğluyla beraber büyüyüp olgunlaşmıştı.





İkisi görüşmeyeli çok zaman olmuştu. Serhan onun neden gelip bunları anlattığını bilmek istiyordu. Şebnem, Merve ile arasında geçenleri duyduğunu ve çok üzüldüğünü söyledi. Kendisi onları yıllarca uzaktan izlemiş, evliliklerine gıpta ederek bakmıştı. Aralarında büyük yaş farkının da etkisiyle, o ve Serhan'ın amcası tam bir aile olamamışlardı. Serhan demek ki onların da uzaktan göründüğü gibi mutlu bir evlilik yaşamadıklarını söyleyince böyle kestirip atmaması gerektiği karşılığını verdi. "Neden bırakıyorsun Merve'yi, yazık değil mi size?" diye sordu.





Serhan "Artık biz diye bir şey yok benim için." diye cevap verdi. Başka bir kadına aşık olmuştu. Merve ile ilişkileri çok daha normal bir şekilde sona erebilirdi ama onun yaptıklarından sonra bu mümkün olmamıştı. Kendisini zehirlemeye kalkmış, aşık olduğu kadını öldürmeye çalışmıştı. Sonra Mila'yı alıp yurt dışına çıkmıştı, Serhan haftalarca çocuğunu görememişti. 










Şebnem, hassas kalbi duyduğu bu şeylerden ötürü çok yaralanmış anlayışlı kadın rolünü başarıyla oynadı. Duyduklarına inanamıyordu. Bunca yıldır Merve'yi ne kadar yanlış tanımıştı. Bu durumda Serhan haklıydı tabii. Sevdiği kadınla çok mutlu olurdu inşallah. Ama ortada Mila vardı. Merve'nin yaptıklarına bakılınca Mila'nın velayetini Serhan almalıymış gibi görünüyordu. İnsan bunları yapan bir kadına çocuğunu emanet edemezdi. 





Serhan çocuğundan uzak kalmayı tabii ki hiç istemediğini söyledi. Ama bu yaştaki bir çocuğun velayetini alıp annesinden uzak tutmanın doğru olduğundan emin değildi. 





Şebnem onun çok iyi niyetli düşündüğünü söyledi. Hem velayeti alsa bile Mila'nın annesiyle görüşmesine engel olmayacaktı, değil mi? Belli ki Merve Serhan ile aynı olgunlukta değildi. Bu konu onun insafına bırakılamazdı. Ayrıca, Merve'nin çocuğun tam velayetini alıp babasına bir daha göstermeyeceğini duymuştu. Buna inanmamıştı ama Serhan'dan duyduklarından sonra doğru olabileceğini düşünüyordu. 





Şebnem Serhan'ın üzerinde düşündüğü etkiyi yapmış, onu Mila'nın velayetini almazsa belki de kızını bir daha göremeyeceğine inandırmayı başarmıştı.













Şebnem daha sonra, tanışmak istediğini söyleyerek, Ayşe'yi yanına davet etti. Ayşe ağzı son derecede gevşek bir kadındı, tam aradığı gibi biriydi. Ona Serhan'ın boşanma kararından ötürü çok pişman olduğunu, Merve'ye "Ben ettim sen etme" dediğini söyledi. Oya da az değildi bu arada. Serhan'ı, bebeği bir daha göstermemekle tehdit ediyordu. Onu terk etmesin diye adamı zehirlemeye kalkmıştı hatta. Bunlar aile içi meselelerdi, Ayşe'ye kimseye anlatmamasını rica ediyordu.





Şebnem sonra da Merve'ye gitti. Oya hakkında söylediklerini anlattı. Şimdi ismini temizlesindi bakalım. 





Bu arada Ayşe haberi sitenin kadınlarına uçurmaya girişmişti bile. Oya'nın ne kadar kötü bir kadın olduğunu konuşmaya başladılar. 





Oya, Serhan'a ertesi gün Deniz için bir diş buğdayı partisi vereceğini söyledi. Sitenin restoranında, kadın kadına bir parti olacaktı bu. 





"Bu daha başlangıç." dedi Şebnem Merve'ye. Serhan'la boşanmalarına izin vermeyecekti. Merve'nin kapısında bir fırtına vardı bu arada. Serhan velayet davası açacak, Mila'yı ondan almaya çalışacaktı. Merve de az şey yapmamıştı ama, değil mi; adamı zehirlemeye çalışmış, tehdit etmişti. Merve bunları nereden öğrendiği sorunca Serhan'ın avukatıyla arkadaş olduklarını, onun anlattığını söyledi. Merve'nin yaptıklarını tek tek mahkemeye sunacaklardı, böylece Serhan kızının velayetini alabilecekti. 





Daha sonra, 2019'daki mahkemede, bu konu da gündeme geldi. Burak Şebnem'in bir yandan da bir velayet savaşı başlatmaya çalıştığını söyledi. Kime ne zarar geleceği onun umurunda bile değildi. Raşel Merve ile Serhan'ın aslında sakin ve barışçıl bir şekilde boşanacaklarını anlattı. . Merve yurda döndükten sonra kendisinden Mila'yı babasına götürmesini istemişti hatta. Ama sonraları ikisinin de aklına bile gelmeyen şeyler olmuştu. 










Serhan, kızı ile özlem giderirken, ona bir daha asla ayrı kalmayacaklarına dair söz vermişti.





Merve, Serhan'ın kızının velayetini almaya çalışacağını öğrenince bunun kolay olmayacağını söyledi. Ortada apaçık bir aldatma olayı, bir zina vardı. Onun eli daha kuvvetliydi. Şebnem ona yine de savaşı bırakmaması gerektiğini söyledi. Serhan'a hiçbir koz vermemeliydi. Merve'nin cephesinde böyle şeyler yoktu, değil mi? Bir ilişkisi yoktu inşallah, Fransa'da otelde iken kimseyle görüşmemişti mesela. 





Merve böyle bir şey olmadığını söyledi. Eski bir sevgili de söz konusu değildi. Serhan hayatına giren ilk erkekti. Şebnem bu kez bir başkasının bilmediği bir yakınlık, dışarıdan bakılınca gizli bir ilişki gibi görünebilecek bir durum olup olmadığını sordu. Bu eve girip çıkan var mıydı mesela? Merve bunlara da olumsuz cevap verdi. Bu evi Şebnem'den başka bilen yoktu. Bunları söylerken aklında hep Kerim, Kerim'le anıları falan geçiyordu. 





Şebnem aldığı cevaplardan memnun olmuştu. En ufak bir pürüz Merve'yi bitirirdi. Velayeti kaybetmesine sebep olurdu. Merve'nin evini alan adamı da görmüştü bu arada. Kerim'i yani. Hoş bir adamdı. Merve bunu fark etmediğini söyleyince şaşırdı, böyle bir karizma gözden kaçar mıydı? 













Mila babasının evinde uyudu o gece. Oya da Serhan'a gelmişti. Uyumakta olan çocuğa bakarlarken Oya "Biz mi yaptık?" diye sordu. Onlar birbirlerine aşık olup birlikte olmasalardı Mila bugünleri yaşamayacaktı. Salona geçtikleri zaman Serhan ona sürekli kendilerini suçlayamayacaklarını söyledi. Merve her şeyi çok sertleşmiş, olayı çirkinleştirmişti. Sorunlarını çok basit bir şekilde çözebilirlerdi ama onun yüzünden bu mümkün olmamıştı. Bu konuyu defalarca konuşmuşlardı. Oya onun hayatına girmese de bu evlilik bir gün bitecekti. 





Serhan Mila'nın velayetini Merve'den alacağını söyleyince Oya itiraz etti. Serhan Merve'nin çığırından çıktığını söyledi. Çocuğunu bu savaşa alet etmek istemiyordu. Oya, artık bir anne olduğunu ve onun bu yaptığını doğru bulmadığını söyledi. Mila yaşında bir çocuk annesinin yanında kalmalıydı. Serhan, bir gün Oya da çocuklarını kendi savaşına alet etmeye kalkarsa her şeyini ortaya koymak pahasına da olsa aynı şeyi yapacağı cevabını verdi. Böyle bir durumda Deniz'i ondan alırdı. 





Bu sırada Serhan'ın telefonu çaldı. Arayan kişiyle Kerim'le ilgili bir şey konuştu. Ona karşı bir saldırı başlatıyordu.











Kerim Merve'yi arayıp hatırını sordu. "Gelemiyorum ama..." demesi üzerine Merve kesinlikle gelmemesi gerektiğini söyledi. Boşanma ve velayetle ilgili sorunları vardı, Kerim'le arasında herhangi bir bağlantı olduğu ortaya çıkarsa zorluk çekerdi. Kerim, bir ihtiyacı olursa kendisini aramasını söyledi.



Kerim yoldayken Akbaş aradı. Bir market zincirine yapacakları 90 tonluk sevkiyatla ilgili bir sorun vardı. TIR'ları yolda durdurmuşlardı, Akbaş sorunu çözmeye çalışıyordu. Gerekli belgeleri vermişti. Ama biri onları Bakanlığa şikayet etmişti, araçların başında hem zabıtalar, hem de Tarım Ve Orman Müdürlüğü görevlileri vardı. TIR'larda kaçak et taşındığına dair bir ihbar almışlardı. Araçların içini de kontrol etmek istiyorlardı.



Ufak Tefek Cinayetler 43. bölüm finali yaklaşırken Kerim adamına sorunun tam olarak ne olduğunu, şikayetin kimden geldiğini sordu. Serhan'ın işiydi bu.



Serhan o sırada çiftlikteydi, Mehveş'le sohbet ediyordu. Kadın ihale Serhan'da kaldığı için çok mutluydu, böylece orada kalmaya devam edebileceklerdi.



Serhan'ın telefonu çaldı. Arayan avukatı Selim'di. Şikayetleri üzerine bir operasyon düzenlendiğini, Kerim'in TIR'larının durdurulduğunu söyledi. Fakat karşı taraf zorluk çıkarıyordu. İşi halletmenin başka bir yolunu arıyorlardı.



Kerim arabasından Akbaş'la konuşmaya devam ediyor, bir çözüm yolu düşünüyordu. Görevliler araçları alıp numune almak istiyorlardı ama buna meydan verirlerse sonuç almaları uzun zaman alırdı. Oysa müşterileri etleri bekliyordu. Kerim Akbaş'a TIR'ları açtırmamasını, kendisinden haber beklemesini söyledi.



Kerim çiftliğe doğru yola çıktı. Geldiği zaman, az ileride, çiftliğe yapılacak bir çeşme hakkında konuşmakta olan Serhan'la Mehveş'i gördüğü halde hızını hiç kesmedi. Serhan kadını kenara çekti ama kendisi kaçmadı. Kerim ani bir frenle onun tam önünde durdu. İnince Serhan'a derdinin ne olduğunu sordu. Serhan da onun derdini bilmek istiyordu. Kendisi buradaydı, Kerim sonradan gelmişti. Yalan dolanla aralarına girmişti. Kerim şikayetini geri almasını isteyince bunu yapmayacağı cevabını verdi. Onu Oya ile uğraşmaması için uyarmıştı. Kerim Oya ile onun manyak bir çift olduğunu söyledi. Birbirleri için yapamayacakları şey yoktu, değil mi? Serhan "Yok!" diye karşılık verdi.








Sonra Kerim'den telefon kaydını istedi. Kerim biraz düşündükten sonra telefonunu uzattı. Serhan, kaydı silerken, bunun yedeğini aldıysa ve bir gün ortaya çıkarırsa çok daha ağır şeyler yapacağını söyledi.



O sırada zabıtalar Akbaş'a araçları açmak için baskı yapıyorlardı. Adam onları durdurmak için elinden geleni yapıyordu ama az sonra başka çaresi kalmayacaktı. O sırada Akbaş'a bir telefon geldi. Müşterileri etlerin ne zaman geleceğini soruyordu. Malların yolda bekletildiğinden haberi yoktu ama çok sıkıştırıyordu. Sevkıyat planlanan zamanda gerçekleşmezse cezai işlem uygulanacağını, sözleşme ihlali yapılmış sayılacağını söylemişti.








Öte yanda, Serhan, Oya ile Taylan'ın konuşmasını Kerim'in telefonundan sildiği halde hala şikayeti geri çekmiyordu. Önce Kerim'in niyetini, neden siteye yerleştiğini öğrenmek istiyordu.



İki erkek bu şekilde çarpışırken Merve, Şebnem'in Kerim hakkında söylediklerini düşünüyordu. Onunla bağlantısı olduğunu kimse bilmemeliydi.



Oya ise Sarmaşık'ın restoranında, Deniz'in diş buğdayı partisine gelecek kadınları bekliyordu. Ama kimse gelmedi. Şaşırmıştı ama çok üstünde durmamaya çalıştı. Görevlilerden birine her şeyi toplayabileceklerini söyledi, parti gerçekleşmeyecekti. Kalkacağı sırada Şebnem geldi. Kendisinin yol açtığı bu duruma şaşırmış gibi yaptı. Gelmeyenler kendileri kaybederlerdi, o her zaman Oya'nın yanındaydı.



Kerim geçmişi düşündü. Serhan'ın Merve'den boşanmak istediğini Emre'den öğrenmişti. Sonra onu uzaktan izlemiş ve geçmiştekinden de güzel olduğunu düşünmüştü. Aklından bunlar geçerken telefonu çaldı. Akbaş arıyordu. Müşterilerinin tavrından söz etti. Durum gerçekten çok kritikti, ne yapacağını bilemiyordu.



Kerim ona bir kere daha kendisinden haber beklemesini söyledi. Serhan da onun cevabını bekliyordu. Hangi sır Kerim'in 3 milyonluk eti feda etmesine, böyle büyük bir zararı göz almasına yol açabilirdi? Bunu bilmek istiyordu.







































































































































































































































































































































































































































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder