12 Haziran 2018 Salı

Ufak Tefek Cinayetler 32. Bölüm: Yeter, Yeter...Öleceksek Ölelim!





Ufak Tefek Cinayetler dizisinin 31. bölümü sona ererken Oya'nın yaza merhaba partisi devam ediyordu. Elif bahçede Oya'nın, Arzu üst katta Merve'nin peşindeydi ve ikisinin niyeti de izlediği kişiyi öldürmekti. Ufak Tefek Cinayetler 32. bölüm başlarken Burcu da partiye geldi. Arzu yukarıdan onun sesini duyunca aşağıya indi. Burcu'ya orada ne işi olduğunu sordu. "Niye o kadar şaşırdın?", dedi Burcu da, "Hortlak görmüş gibisin." Arzu onun davet edilmediğini düşündüğünü söyledi. Burcu yanıldığını, doktor hanımın aralarındaki buzları eritmeye karar verdiğini söyleyince ona inanmadı. Defolup gitmesini söyledi. Ama Burcu gitmek niyetinde değildi. Arzu çok istemişti değil mi onun ortadan kalkmasını? Ama olmamıştı. evdeki hesap çarşıya uymamıştı. Kendisi güçlü biriydi. Öyle kolay kolay düşmezdi ama güzel düşürürdü. Gözü karaydı.







Arzu onunla kaybedecek daha fazla zamanı olmadığını söyleyip uzaklaştı.



Biraz sonra Arzu Pelin'e telefon ederken Burcu elinde Pelin'in telefonuyla yanına geldi. Arzu aradığı kişiye şu anda ulaşamıyordu ve Burcu daha sonra ulaşabileceğini de sanmıyordu. Arzu deliye döndü, sordu; ona ne yapmıştı? Pelin neredeydi? Burcu bilmediğini, belki de son gittiği yerde olduğunu söyledi.







Arzu gençlik çağlarını düşündü. Pelin'e örgü örmeyi öğretmeye çalıştığını ama onun bir türlü beceremediğini, elinin kesildiği bir gün ilk yardım yaptığını hatırladı. Düğün günü aklına geldi, Pelin yanındaydı, onun nedimesiydi. "Allah'ım ne olur benim yüzünden ona bir şey olmuş olmasın." diye dua etti. Şimdi Burcu'ya karşı daha da hınçlı idi. Gebertecekti onu. Bugün, burada işini bitirecekti.



Serhan Aksak Oya'nın evinden çıkmış, Elif'in arabasının dışarıda olup olmadığına bakıyordu.  Arabası oradaydı. Tabii ki gitmemişti. Oya'yı aramaya başladı. Raşel onun bahçede olması gerektiğini söyledi.



Elif Oya'ya epeyce yaklaşmıştı. Ama Raşel ona seslenip Oya hareket edince iğneyi ensesine saplayamadı. O sırada Serhan Elif'i gördü. Yine Oya'ya doğru yürüyordu. Serhan da peşinden gitti.



Oya'yı bu kez de selfie çekmek için çağırdılar. Serhan durmadan etrafına bakınıyordu.



Günümüzde Kemal, o selfie'ye baktı. Derya ona "Buldunuz mu?" diye sorunca bulamadığını söyledi. Davayı yeniden açabilmek için yaza merhaba partisinde çekilmiş olan bütün selfie'lere, bütün fotoğraflara bakmaları gerekiyordu.



Mehmet, polis arabasına el koyunca bir taksiye binmişti. Fakat trafik yine tıkalıydı. Taksiden indi ve gördüğü motorlu kuryeye kendisini bir yere bırakıp bırakamayacağını sordu. Olumlu cevap alınca motora bindi.







Oya'nın evinin mutfağında, Burcu, bir bardağa limonata döküp içine ilaç attı. Davetli kadınlardan biri ona seslenince elindeki şişeyi hemen arkasına sakladı. Kadın aletli pilates için fikir sorduktan sonra onu birileriyle tanıştırmak istediğini söyledi. Burcu su içip geleceği cevabını verdi.



Bardağa limon dilimleri koyduğu sırada mutfağa Raşel geldi. Burcu'ya " Bir şey mi istemiştiniz? diye sordu. Onun hareketleri garibine gitmiş gibi baktı. Burcu ona kaba davrandı ve mutfaktan gönderdi. Sonra ilacın kalanını da bardağa döktü. "Tam ağzına layık oldu." diye mırıldandı. O sırada mutfağa bir adam girdi. Boğazına bir şey kaçmıştı, öksürüyordu. Can havliyle limonatayı içecek oldu ama Burcu onu engelledi. Adama su verdi. Adam çıkarken ona limonatasının ne kadar da kıymetli olduğunu söyledi. Onu içerse öleceğini bilmiyordu tabii.







Burcu limonatayı garsonlardan birine verip Arzu'ya götürmesini istedi. Arzu Hanım bunu özel olarak istemişti galiba, başka birine vermemeliydi. Sonra mutfaktan çıktı.



O sırada Mehmet de partiye geldi. Burcu bahçeye çıkmış, limonatayı götürmekte olan garsonu izliyordu. İçi yanmış olan biri limonatayı almak istedi ama garson özür dileyerek vermedi, bu özel bir siparişti.



Burcu Mehmet'i görünce "Eyvah!" deyip yine mutfağa girdi. Olayları pencereden izleyecekti. Mehmet Raşel'den Arzu'nun gelmiş olduğunu öğrendi. Geç kalmıştı. Neyse ki ortalık sakin görünüyordu, bir şey olmamıştı demek ki.



Arzu, garsonun getirdiği limonatayı masayı koydu. Burcu onu izliyor, "İç şunu!" diye söyleniyordu. O sırada Mehmet mutfağa girip ona seslenince irkildi. Mehmet burada ne işi olduğunu sorunca herkes gibi eğlenmeye geldiğini söyledi. Mehmet "Ne eğlencesi?" diye sordu. Hani kick box maçı seyredecekti? Burcu karar değiştirdiğini söyledi. Hem o da biraz sosyalleşemez miydi?







Mehmet onun derdinin sosyalleşmek olmadığını gayet iyi biliyordu. Burcu'yu bir kere daha Arzu'dan ve çocuklarından uzak durması için uyardı. Bunu onun iyiliği için de istiyordu. Arzu ile ikisi bir araya gelince tehlikeli bir durum oluşuyordu. Burcu şimdi sorun çıkarmadan buradan gidecekti. Burcu bunu kabul etti ama çok da kırıldığını söyledi. Ona bunları söyleyerek geri geri yürürken elinde bir tepsiyle mutfağa giren Raşel'e çarptı. Tepsi üstüne doğru çevrilince üstü başı ıslandı. Raşel'e söylenmeye başladı ama Mehmet uzatmasına meydan vermedi. "Beni böyle mi gönderiyorsun?" diye sordu Burcu ona. "Tamam, gidiyorum."



O sırada Ayşe Mehmet'e seslendi. Arzu'dan söz etmek istiyordu, onun halini hiç beğenmiyordu. Bahçede bir köşede öylece oturuyordu.



Burcu bu konuşmayı duymuştu. Mehmet uzaklaştı. O da üstünü kurulamaya karar verdi.







Mehmet Arzu'ya "Hani gelmeyecektin?" deyince Arzu hayatın insanın planladığı gibi gitmediğini söyledi. Mehmet elindeki limonatayı isteyince "İçeceğim" dedi. Mehmet elinden düşüreceğini söyleyerek bardağı elinden alıp masaya koydu. "Ne bu halin?" dedi ona, "Kalk gidelim."



Arzu bir an Mehmet'le beraber gidecek gibi oldu ama sonra halletmesi gereken bir iş olduğunu söyleyerek eve girdi. Mehmet, Burcu gitmiş olduğuna göre bir şey olmayacağını düşündü.



Burcu gitmemişti, banyoda üstünü başını siliyordu. Hala buradaydı, hala oyunun içindeydi. Azu limonatayı içince nihayet bu iş bitecekti.







Raşel, Burcu'yu soran Arzu'ya, onun tuvalete gitmiş olabileceğini söyledi. Arzu koşar adımlarla üst kata çıkarken aşağıya inmekte olan Oya'ya çarptı. Oya arkasından seslendi ama Arzu onu duymadı bile. Banyonun kapısını çaldı Burcu kapıyı açınca onu içeriye itip kapıyı kilitledi. Ona Pelin'e ne yaptığını sordu. Ayakkabısını çıkarıp üstüne fırlattı ve sorusunu tekrarladı. Burcu eğilince ayakkabı camı kırıp dışarıya çıktı. Burcu Pelin'i tek hamlede öldürdüğünü söyledi. Bu cevap Arzu'yu çılgına çevirdi. Burcu 'ya "Ben de seni öldürücem." dedi. Tezgahın üstünde bir törpü vardı. Onu eline alıp Burcu'ya saldırdı. Boğuşmaya başladılar. Törpü Burcu'nun kolunu çizdi. "Kestin beni." dedi Burcu. . Arzu onu geberteceğini söyledi. Eteklerini sıvayıp kavga etmeye hazırlandılar. Törpü yine Arzu'nun elindeydi.







Burcu ayakkabılarını çıkardı. Arzu'nun kolunu onlarla tezgahın üstüne kıstırdı, sonra da çekti. Arzu kapıya doğru savruldu. Dövüşmeye devam ettiler. Tekmeler, yumruklar havada uçuşuyordu. Birbirlerini yere çarpıyor, oraya buraya savuruyorlardı.



Oya Toksöz duyduğu bir şangırtı üzerine üst kata çıktı. Banyodan bağırışlar geliyordu ama kapı açılmıyordu. "Arzu, açsanıza kapıyı!" diye seslendi. İçeride Arzu eline geçen her şeyi Burcu'nun üstüne atıyordu. Burcu'nun üstüne yürümesiyle yine birbirlerine girdiler. Arzu Burcu'yu küvetin içine iteleyip musluğun kordonunu boğazına doladı. Sıkmaya başladı. Kız hareketsiz kalınca bıraktı.









Bahçede parti bütün hızıyla devam ediyordu.



Başı küvetin içinde olan Burcu kendine gelince kenardaki sabun şişesini eline alıp Arzu'nun başına vurdu. Arzu sendeleyip yere düştü. Burcu duşu yerinden söküp elinde çevirip onun üstüne fırlattı. Arzu eğilince duş aynaya çarptı, ayna kırıldı. Oya dışarıda, kapıyı açmaları için yalvarıyordu. Arzu Burcu'yu banyonun içindeki duş bölmesine doğru itti. Kapının camını kırarak bölmenin içine düştüler. Orada dövüşmeye devam ettiler. Birbirlerini boğazlıyor, sağa sola savuruyorlardı. İkisinin de her yanı yara bere, çürük içinde kalmıştı.







Merve Oya'nın yanına gelip neden avaz avaz bağırdığını sordu. Bu kapı her zaman sorun çıkarıyordu, kendisi onu açabilirdi. Saçındaki tokaları kullanarak kapıyı açmaya girişti.



Burcu ile Arzu küvette boğuşmaya devam ediyorlardı. Burcu Arzu'yu tekmeyle yere düşürüp üstüne çıktı. Birbirlerinin boğazına sarıldılar. Burcu üstün durumdaydı, Arzu'nun gırtlağını çok fena sıkıyordu. Yerdeki törpüyü gören Arzu onu aldı ve can havliyle Burcu'nun karnına sapladı. Burcu yere yığıldı. Arzu yavaşça kalkmaya başladı. Burcu'nun elini tuttu, yaşayıp yaşamadığını anlamaya çalıştı.







Merve kapıyı açmayı başarmıştı. Oya ile birlikte içeriye girdiler. "N'aptın Arzu?" dedi Oya. Hemen Burcu'nun yarasına baktı, çok ağır değildi. Oya şok olmuş haldeki Arzu'ya sarıldı Merve Oya'ya onu buradan götürmesini söyledi. Arzu kendini toparlayıp insanların arasına karışmalıydı. Onlar çıkınca Burcu'ya sakin olmasını, bağırmamasını söyledi. Bu olaydan kimsenin haberi olmayacaktı. Aksi takdirde Burcu'yu bitirirdi. Hayatını kaydırırdı onun. Şimdi hastaneye gidecekti.







O sırada gelen Edip, Merve'nin Burcu'yu bir arabaya bindirmekte olduğunu gördü. Merve onun hastaneye gittiğini söyledi, Edip'ten de onun yanında olmasını ve hiçbir şey sormamasını istedi. Fakat Burcu Edip'in kendisiyle gelmesini istemiyordu.



Arzu Oya'ya Burcu'nun kendisini neredeyse öldüreceğini söyledi. Oya da ona kendisinin de onu şişlediğini hatırlattı. Arzu ne zaman bu kadar yükselmişti, partiye geldiğinde böyle değildi. Bir yandan da onun boynuna bakıyordu, soğuk kompres yapmak lazımdı.



Arzu Burcu'nun Pelin'i öldürdüğünü söylediğini hatırladı. Bir an için bunu Oya'ya söyleyecek gibi oldu ama sonra vazgeçti. Oya ona "Bana ne istersen söyleyebileceğini biliyorsun, değil mi?" dedi. Arzu'ya yatıştırıcı şeyler söyledi. Her şey düzelecekti. Kötü bir şey olmayacaktı.



Mehmet Arzu'nun limonatasını eline aldı. Tam içeceği sırada Taylan, 3 kere söylediği halde kendisine soğuk bir şey getirmeyen garsona söylene söylene yanına geldi. Mehmet limonatayı Taylan'a verdi fakat tam o sırada Edip onlara seslenince o da içemedi. Gitmeden sizi görmem iyi oldu, dedi Edip. Taylan en iyisinin bu olduğu cevabını verdi. Sarmaşık kısa vadede insanı sıkar, uzun vadede boğardı. Mehmet etraftaki insanların ne kadar mutlu olduğunu söyleyince sordu; gerçekten onların mutlu olduğunu düşünüyor muydu? Maskeli bir balo idi bu. Edip, bardağı atacağını söyleyerek limonatayı elinden aldı. Ve yanından geçtiği bir masanın üstüne bıraktı.



Ayşe bir arkadaşı ile beraber bu masanın yanına geldi. Bir şeyler içme ihtiyacı duyuyordu ama güneşte sıcaklaşmış olan bu limonatayı içemezdi.



Biraz sonra bardağı Oya eline aldı. İçeceği sırada partide çalışanlardan biri gelip sıcakları ne zaman servis edeceklerini sordu. Oya o kadar dalgındı ki adamın ne dediğini ancak üçüncü söyleyişinde anladı. Limonatayı içeceği sırada Esra ona seslendi. 2 dakika gelir miydi?



Boşları toplayan garsonlardan biri limonatayı alıp mutfağa götürdü.







Elif durmadan oradan oraya giden Oya'yı bir türlü yakalayamamıştı, "Yeter be, ne dolandın!" diye söyleniyordu. Yine ona doğru yürümeye başladı. Yaklaşırken Serhan birden ortaya çıktı ve onu bir kenara çekti. İğneyi elinden aldı. Oya'yı herkesin içinde öldürecekti demek ki, bu ne cesaretti?  "Benimle uğraşma, karınla konuş" deyince onun da hakkından geleceğini söyledi. "Bu soruların cevabı bende değil", dedi Elif. "Merve ile konuş. Veya sevgilinle."



Serhan ona kendisinin Oya'ya da, Merve'ye de benzemeyen biri olduğunu söyledi. Hatta büyük ihtimalle tanıdığı  kimseye benzemezdi. Bir daha Oya'ya zarar vermeyi düşünmek bir tarafa, yanına bile yaklaşırsa onu süründürürdü. Öldürürdü hatta. "Buradan gidiyorsun", dedi Elif'e. "Bir daha da sakın karşıma çıkma".



Merve Elif'i görünce böyle kaçar gibi nereye gittiğini sordu. İşi halletmiş miydi? Hayır, dedi Elif. Merve'nin yüzünden çamura battığını, bunu yapmayacağını söyledi.



Merve Oya'yı düşmanca bakışlarla süzmeye başladı. Serhan bunu fark etmişti.







Elif mutfağa gitti. Boğazı kurumuştu. Eline aldığı sürahide su kalmamıştı. İçecek bir şey için bakınırken Burcu'nun Arzu için hazırladığı, elden ele gezip sonunda yine mutfağa gelen zehirli limonatayı gördü. Ve bardağı kafasına dikti. Limonatanın büyük kısmını içti.



Kemal adli tabipten cesedi kıyıya vuran kişinin yaklaşık 15 gün önce öldüğünü söyledi. Ölüm nedeni boğulma değil, zehirlenme idi. Elif'in cesediydi bu. Kemal haklı çıkmıştı, Oya'nın partisinde 2 cinayet işlenmişti.



Elif hızla Oya'nın evinden çıkıp arabasına bindi. Arabayı sürerken "Ölemedin gitti manyak karı, nefret ediyorum senden" diye söyleniyordu. Hıncından delirmiş gibiydi. Zehir yavaş yavaş etkisini göstermeye başladı. Elif arabanın kontrolünü kaybetti ve sonunda denize düştü.







Derya, öleli günler olduğu halde Elif'i kimsenin aramamasına şaşırmıştı.



Elif Oya'dan şikayetini geri almasını isterken ne ailesi, ne de sevgilisi olduğunu, işi elinden alınırsa biteceğini söylemişti.



Kemal Elif'in kimi kimsesi olmadığını söyledi. Ne doğru dürüst bir arkadaş edinmiş, ne aile kurmuştu.



"Yazık", dedi Derya. "Bir hırs uğruna bütün hayatını tüketmiş. Sonuçta elde var sıfır."







Oya evin banyosundaydı. "Ne oluyor bunlara?" diye düşünüyordu. Arzu ile Burcu'nun ölümüne kavgasından sonra insan içinde duramıyordu. Sakin olmalıydı. Her şeyi halledecekti. Pencereden dışarıya baktı. Karnını tutup bebeğiyle konuştu. Ona merak etmemesini söyledi. Annesi durumu toparlayacaktı.



O sırada İlhan Oya'yı aradı. "Nerelerdesin?" diye sordu Oya. İlhan bir yoga kursuna katılmıştı. Bu önceden planlanmış bir şeydi ve Oya da biliyordu, ama unutmuştu. İlhan partiyi sorunca "Hiç sorma", dedi, "Keşke burada olsaydın". İlhan o isterse gelebileceğini söyleyince "Yok, oranın tadını çıkar". dedi. O bari kaçıp kendini kurtarsındı. İlhan Oya'ya lazımdı. Kendisini merak etmemesini söyledi. Ona bir şey olmazdı.



Pelin partiye geldi. Nerelerde olduğunu soran Ayşe'ye bir işi çıktığını söyledi, anca gelebilmişti.



Pelin'in partiye gelmeyi başarması kolay olmamıştı. Yaz gününde eldiven takmış olmasını açıklamak için fırından bir tepsiyi çıkarırken elinin yandığını uydurmuş, Burcu yanığı görmek isteyince telaşa kapılmıştı. Burcu onun gergin olduğunu fark etmişti. Pelin masanın üstündeki suyun içine ilaç atmak niyetindeydi ama ilk denemesinde başarılı olamamıştı. Burcu telefona cevap vermek için yukarıya çıkınca ilacı atabilmiş ama Burcu gizlice aşağıya inmiş, merdivenlerde durarak Pelin'in yaptıklarını seyretmişti.







Sonra ona sudan içirmeye çalışmış, Pelin tabii ki bunu reddetmişti. Burcu bardağa su koymuş, tam içecekken hayretle Pelin'in yüzüne bakmış, rimelinin aktığını ve korkunç göründüğünü söylemişti. Sonra ona durumu düzeltmek için banyoya gitmesini teklif etmiş ve alt kata kilitleyip evden çıkmıştı. Çıkmadan Pelin'e seslenmiş, kendini çok akıllı zannettiğini ama ava giderken avlandığını söylemişti. Giderken Pelin'in çantasından kalan ilacı ve telefonunu da almıştı. Pelin daha sonra küçük bir pencereden dışarıya çıkmayı başarmıştı. Çantası içeride kaldığı için arabasını kullanamamış, yürümeye başlamıştı.







Pelin'i gören Oya ona seslendi ama sesini duyuramadı. Başı döndüğü için kapıya yaslandığı sırada Edip onu gördü. Oya iyi olduğunu söyledi. Edip'in partiye gelmeyeceğini sanıyordu. Edip içinin rahat etmediğini söyledi. Şeytan dürtmüştü, duramamıştı. Oya'ya bir kere daha, bazı şeylerin kaçınılmaz olduğunu söyledi. Oya öyle düşünmüyordu. Böyle olmayacaktı. Edip'in daha önce tavsiye ettiği gibi, kadınları yüzleştirecekti.



Oya Raşel'e Merve, Arzu ve Pelin'i bulup onları yatak odasında beklediğini söylemesini istedi. Önemli bir konu vardı. "Büyük yüzleşme zamanı", dedi Edip. Oya içeriye girdi.







Arzu Pelin'i görünce hem şaşırdı, hem sevindi. Çok korkmuştu, ona bir şey olduğunu sanmıştı. Pelin kendisine ne olduğunu sorunca çok kötü şeyler yaşadığını söyledi. Ortalıkta dolaşan Merve'yi gördüler. Arzu Pelin'e ona boş vermesini, bir şey yapmaktan vazgeçmesini söyledi. Ama Pelin daha yeni başlıyordu. Merve'yi mutlaka bitirecekti.



Mehmet bahçede Arzu'yu görmeye çalışıyordu. O sırada Esra Merve'ye seslendi. Taylan ikisinin konuştuğunu gördü ve Merve'yi izlemeye başladı.



Çalışanlardan biri Merve'nin yanına geldi. Oya Hanımı bulamamıştı. Sorbe eriyordu, buzlukta da yer kalmamıştı, nereye koysunlardı acaba? Merve bodrumdaki buzluğa koymalarını söyledi. Ama orası kilitliydi.



Merve'nin arkasından Taylan da eve girdi. Bodrumun anahtarını alıp aşağıya inmeye başlayan Merve'nin peşine takıldı.



Edip bahçede etrafına bakınıyordu.



Taylan Merve'nin ardından bodruma girdi. Merve onu görünce şaşırdı, orada ne işi olduğunu sordu. Taylan "Partiye güzel bir final yapalım seninle." dedi. Merve onu başından savmaya çalıştı ama gitmek niyetinde değildi. Merve o kadar çok şey yaptıktan sonra aradan kolayca sıyrılacağını mı sanmıştı?








Merve Aksak bunları konuşmanın yeri ve zamanı olmadığını söyleyip duruyordu ama Taylan öyle düşünmüyordu. Birden bodrumun kapısını kapadı. Merve'ye hayatında gördüğü en şeytan, en sinsi insan olduğunu söyledi. Taylan ona ne yapmıştı ki? Merve hayatını mahvetmişti. Devamlı onun kaderiyle oynamıştı. İlk aşkını elinden almıştı. Karısını elinden almış, yuvasını yıkmıştı. Neden yapmıştı bunları?



Merve soğukkanlı görünüyordu ama ürkmeye başlamıştı. Taylan'ın siniri giderek artıyor, sesi yükseliyordu.



Merve'ye, kendini suçlu bile hissetmediğini söyledi. Her şeyi yapıyor ama hep başkalarına bir şeyler oluyor, o hayatına devam ediyordu. Nasıl işti bu? Arazi mevzusunu nasıl çevirmişti? Neden yapmıştı o oyunu? Merve ona "Düşmeseydin oyuna", dedi, "Senin açgözlülüğün."







Ufak Tefek Cinayetler 32. bölüm böyle devam ederken Taylan Merve'ye, onu burada öldüreceğini söyleyip boğazına sarıldı. Sıkmaya başladı. Merve onu uzaklaştırmaya çalıştı ama gücü yetmiyordu.



O sırada Edip içeriye girdi. Taylan'a "Ne yapıyorsun?" diye bağırdı, Merve'den ayırıp bir kenara savurdu. Kendini kaybetmiş olan Taylan silkelenip hiçbir şey demeden bodrumdan çıktı.



Edip'le Merve sarıldılar. Merve "Dur, bir gören olacak, zaten adımız çıkmış, insanlar bizi konuşuyor." deyince bir travma yaşadığı halde nasıl böyle konuşabildiğini sordu. Merve iyi olduğunu söyledi, travması falan yoktu. Su getirmeyi teklif eden Edip'e gidip çağrılmadığı partide boy göstermesini söyledi. Kovuyor kovuyor, o geri geliyordu.



Edip bodrumdan çıktı. Merve hiçbir şey olmamış gibi davranıyordu şimdi. İçeriye giren personele sorbeyi dolaba koymasını söyledi.







Taylan bahçeye çıktığı sırada Serhan Aksak Mehmet Kaymaz'la konuşuyordu. Olaylar karışmıştı ama her şeyi halledecekti. Çözecekti bu sorunu. Mehmet onu destekledi; çözmeliydi, kendisi gibi olayların çığrından çıkmasını beklememeliydi.



Oya Toksöz "Allah'ım ne yapacağım ben?" diye söylenerek bir odaya girdi.  İstediği tek şey partinin bir an önce bitmesiydi. O sırada Serhan yanına gelince şaşırdı, gitmemiş miydi hala? "Hayır", dedi Serhan, "Asla da bırakmıycam seni bugün." Oya'nın bunun hiç uygun bir zaman olmadığını söylemesine aldırmadı. Yüzleşeceklerdi. Artık kaçak göçek dövüşmek istemiyordu. Sorunları ne ise çözeceklerdi.



Oya ona ne demek istediğini sorarken Merve de geldi. Onu, yüzleşmeleri için Serhan çağırmıştı. Burada ne olduğunu sordu. Nasıl bir oyunun içindeydi? Oya kavga etmekten bıkmamış mıydı? Evini de almıştı, daha ne istiyordu? Daha neyin hırsıydı bu?







Serhan ona sakin olmasını söyledi. Onu kendisi çağırmıştı, Oya'nın şu ana kadar bundan haberi yoktu. Artık yüzleşmelerini, her şeyin çözülmesini istiyordu. Oya Merve'ye şu anda hiç olmak istemediği bir yerde olduğunu söyledi. "Onu bir aileyi yıkmadan önce düşünecektin." dedi Merve. Sonra Serhan'a dönüp Oya'nın onu asil kadın numaralarıyla kandırmış olabileceğini söyledi. Çok elit ve masum bir kadındı o. Hiçbir şey onun suçu olmazdı.



Oya burada olmak istemediğini tekrarladı. Ne zaman bu hale geldiklerini de anlamıyordu. Merve onun her şeyi yapıp hiçbir şey yapmamış gibi göründüğünü söyledi. Oya sinirlendi. İtişecek gibi oldular ama Serhan onları uzaklaştırdı. Sakin olmalarını istedi. Geçmişte ne olmuşsa olmuştu. Ama şimdi buradaydılar. Sorunu çözmek için geleceğe bakmaları gerekiyordu. O huzurlu ve mutlu bir şekilde yaşamalarını istiyordu. Kimsenin incinmesini istemiyordu. Problem çözülsün istiyordu. Bunu korkunç bir savaşa çevirmenin alemi yoktu.



Merve onu anladığını söyledi. Kendisinin aradan çekilmesini istiyordu. Böylece mutluluk ve barış içinde yaşayıp giderlerdi. Serhan bunun niye olmadığını sordu. Huzur içinde yaşayamıyorlar mıydı? "Olmaz, olamaz!" diye bağırdı Merve. Onların dandik bir hevesi için yuvasını yıkamazdı. O Merve Aksak idi ve Serhan'la ikisi birdiler. Oya sadece bir tümsekti. Serhan onu fazla büyütüyordu.







Oya onunla aynı fikirde olduğunu söyledi. Hem kendi soyadından çok memnundu, Aksak soyadına ihtiyacı yoktu. Merve Serhan'a "Oya'nın sana verdiği değeri gör", dedi. O sadece bir itişmenin konusuydu. Serhan Oya'ya dönüp ne söylediğinin farkında olup olmadığını sordu. Onun neyin peşinde olduğunu, neyi kovaladığını anlamıyordu. Merve Oya'nın teflon gibi olduğunu söyledi, her şey onun üstünden kayıp giderdi. Olayların sonunda ağlayarak sahneyi terk eden bir drama kraliçesiydi o.



"Öyle mi?" dedi Oya. Merve her zaman dik dururdu, kendisi kaçar giderdi, öyle mi? Varoluşlarının anlamı buydu. Merve onayladı, Oya Toksöz her zaman kaçardı, bir türlü gerçek yüzünü göstermezdi.



Serhan onları oraya birbirlerinin gözlerini oymaları için çağırmadığını söyledi. Aralarında ne geçtiğini, neyi paylaşamadıklarını öğrenmek istiyordu.



Kısa bir sessizlik oldu. Sonra Oya Merve'nin kendisini yanan arabanın içinde bırakıp gittiğini söyledi. Ona ölmesi gerektiğini söylemiş, bile bile ölüme terk etmişti.



Serhan duyduklarına inanamamış gibi bakıyordu. Merve Oya'ya o kadar da masum olmadığını söyledi ve hafızasını zorlamasını istedi. Önce Oya başlatmıştı. Aracı bir arabanın altına sürerek onun canına kastetmişti.



Serhan şaşkınlık içinde bir birine, bir diğerine bakıyordu.







Serhan "Ne diyorsunuz siz, anlamıyorum" deyince Merve gerçeklerin böyle olduğunu söyledi. Oya bir şey yapmadığını söylüyordu ama ilk önce o Merve'nin canına kastetmişti. Kendisi de mecbur kalmıştı.



"Doğru", dedi Oya, "Her şeyi ben yaptım." Canavarlarla dövüşürken canavara dönüştüğünü söyledi. Doğruydu, o burada ne yapıyordu, ne işi vardı? Burada bir fazlalık varsa o da kendisiydi. Gereksiz yere onların hayatına girmiş, gereksiz yere ortalığı karıştırmıştı. Onlar, Aksak'lar böyle iyilerdi. "Ben hiç size ara gazı olmayayım." dedi.



Merve Oya'yı alkışlayıp akıllıca bulduğu bu sözler için tebrik etti. Tavrı alaycıydı. Serhan "Yine başlamayın." dedi. Onlar için başka bir dünya yok muydu? Hep böyle kavga ederek mi yaşayacaklardı? Huzur ve mutluluk içinde, sevgiyle yaşayamayacaklar mıydı? Dertlerinin ne olduğunu anlamıyordu.







Merve, Oya gelene kadar çok iyi olduklarını söyledi. Liseden arkadaşı olan Oya'yı buraya kendisi getirmişti. Oya'ya sordu; sonuçta bir geçmişleri vardı, değil mi?



Bu sırada Oya ile Merve'nin lise yıllarındaki bir anısı ekrana geldi. 2 genç kız bisikletleriyle gezerlerken Merve'nin bisikletinin tekerleği patlamıştı. Merve yaya kaldığını söyleyince Oya "Saçmalama, ben seni burada yaya bırakır mıyım?" dedi. Gezmeye Oya'nın bisikletiyle devam ettiler.



"Evet", diye cevap verdi Oya Merve'ye. Bir geçmişleri, bir paylaşımları vardı. Kendisi Merve'ye her zaman saygı duymuştu. Oya'ya yaptıkları kötülük sanki Merve'nin varlığının ifadesi gibiydi. Merve ayağına basanı öldürürdü. O bir liderdi, kraliçeydi. Ona dokunmamak gerekirdi. Ve Oya Merve'yi gerçekten sevmişti. Merve bir şekilde onun arkadaşıydı. Bir şekilde, herkes için savaşan bir liderdi.







Merve, sonra ne olduğunu sordu. Ego mu yapmıştı? Oya hiçbir zaman ego yapmadığını söyledi. Hiçbir zaman lider olmak istememişti. Merve'yi de asla mesela Pelin gibi kıskanmamıştı. Demin de söylediği gibi, ona hep saygı duymuştu. Merve bu durumun ikisinin de aynı şeyi istemesiyle beraber değişmeye başladığını anlamıştı. Oya bunu onayladı. Yoksa, kendisinin onlarla işi bitmişti. Olan biteni anlatmış, her şey bitmişti. Artık sadece onları affetmeye çalışıyordu. Ama işin içine aşk girince her şey değişmişti.



Serhan ne olduğunu sordu. Şimdi hangi noktadaydılar? Kendisi ne yapsındı bu durumda, aralarından mı çekilsindi? Merve ona etikçilik oynamamasını söyledi. Oya ise "O işler öyle çekileyim demekle olmuyor." dedi. Her şey istemekle başlıyordu. Ve istediği, tutkusunu yaşadığı şey öldürüyordu zaten insanı. "En derin yarayı en sevdiğin açıyor." dedi Merve de. Oya tutkusunun insanı kurt gibi yeyip bitirdiğini söyledi. Merve Serhan'a "Sen çıkarıyorsun beni yoldan!" dedi. Ondan bir türlü vazgeçemiyordu. Kurtulmaya çalıştıkça daha dibe düşüyordu. Oya Serhan'ın bunu anlayamayacağını söyledi. İstenen biri olduğu için belki de ne yaptığının farkında değildi. Merve, belki de Serhan hiç olmasaydı işlerin bu noktaya gelmeyeceğini söyledi. Her şey onun yüzünden olmuştu.







Arzu kendi kendine "Saçmalama Pelin, sakın saçma bir şey yapma." diye mırıldanıyordu. O sırada yanına Mehmet geldi. Sonunda onu bulduğu için rahatlamıştı. Arzu'nun boynunun, kollarının yara bere içinde olduğunu görünce korktu. Arzu ona iyi olduğunu söyledi. Mehmet ne olduğunu, bunu kimin yaptığını sordu. Burcu yaptı diyecekti ama o gitmişti. Arzu bir açıklama yapmadı. Mehmet onu hastaneye götürmek istedi. Bu halde nasıl oturduğuna inanamıyordu. Arzu orada kalması gerektiğini söyledi. O sırada Raşel geldi. Oya'nın onu yukarıda, yatak odasına beklediğini haber verdi. Arzu kötü bir şey olabileceğini düşünerek telaşlandı. Mehmet de onunla gelmek istedi ama ona orada kalmasını söyledi.



Yatak odasında Oya, Merve ve Serhan konuşmaya devam ediyorlardı. Serhan Merve'ye sadece mutlu olmaya çalıştığını söyledi. Tanıştıkları zaman Merve ona mutluluk ve huzur vaat etmiş, kendisi de buna "Tamam" demişti. Sonra ne olduğunu sordu Merve. Serhan birbirlerine uymadıklarını söyledi. Merve ile beraberce herkesten nefret etmek, milletin kuyusunu kazmak üzere bir anlaşma yapmamıştı ki. Hayat bir savaş değildi onun için. Onun hayatı, işi zaten zordu. Sırtını yaslayabileceği birini istiyordu. Onu böyle kandıran, tehdit eden, arkasından iş çeviren birini istemiyordu. Merve onun mutlu olabileceği birini istediğini niye anlamıyordu? İkisi de daha gençtiler. Merve harika bir kadındı. Ona aşık olan birisiyle yaşamayı hak etmiyor muydu?







Merve ona "Sen aşkı nereden bileceksin?" dedi. Serhan heyecanla aşkı karıştırıyordu.



Bahçede yaza merhaba partisi devam ediyordu. Edip sağa sola bakınarak dolaşıyordu. Davetli kadınlardan biri ona seslendi. Yanında bir arkadaşı da vardı. Edip'e Sarmaşık'tan gitme kararına üzüldüklerini söylediler. Edip yapacak bir şey olmadığını söyledi, hayat böyle gerektirmişti. Sonra Merve'yi görüp görmediklerini sordu. Hiç görmediklerini söylediler. Edip yanlarından ayrılınca kadınlar onunla Merve hakkında konuştular. Acaba aklı Merve'de miydi, işler karışmasın diye mi gidiyordu? Kulüpte Merve'ye nasıl bakmıştı, değil mi?



O sırada müzik birdenbire durdu. Davetliler ne olduğunu anlamaya çalışarak etraflarına baktılar.



Üst kattaki yatak odasında Merve Serhan'a ikisinin çok güçlü bir çift olduğunu söyledi. Bunu bırakmamalıydı. Şu romantizm olayından vazgeçmeliydi.







Oya "Bu sizin olayınız", dedi, "Ben gidiyorum." Serhan onu kolundan tuttu. Hiçbir yere gitmiyordu. Burada durup yüzleşeceklerdi. Merve'ye olaya onun gibi bakmadığını söyledi. Merve sordu: Oya olmasaydı, buraya gelmeseydi, ikisi tanışmasalardı yine "İstemiyorum?" diyecek miydi? Serhan fark etmeyeceğini söyledi. Bu onun duygusuydu. Bunlar onun hissettiği şeylerdi, bunun Oya ile ilgisi yoktu. Merve ile yaşadığı her ana saygısı vardı. Merve ona bir çocuk vermişti, onu Mila'nın babası yapmıştı. Ama bunlar Serhan'ın kendi hisleri idi, onunla ilgiliydi, Oya'yla alakalı değildi.



Merve ondan da, duygularından da, söylediklerinden de nefret ettiğini söyledi. Oya'ya döndü ve ondan da nefret ettiğini haykırdı. Oya bunun normal olduğunu söyledi. Çünkü o anda o da kendinden nefret ediyordu. "Etmelisin." dedi Merve. Bir kere olsun üstten konuşmasaydı, bir kere içindeki gerçeği çıkartsaydı. Bir kere kendisi olsaydı. Onun içindeki karanlığı görselerdi.







"Yeter!" dedi Oya. Merve onun şu anda bu konuşmanın içinde olmak istediğini mi sanıyordu? Berbat bir durumdaydı. Aşkın insanı rezil ediyordu, bunu anlamıştı. Bağırarak şu anda rezil bir durumda olduğunu söyledi.



 Serhan "Yeter!" diye bağırırken Pelin yatak odasına geldi. Mila yeni bakıcısıyla beraber aşağıya gelmişti, babasını soruyordu. Serhan odadan çıkarken Arzu da geldi.



Mila aşağıda değildi aslında, Pelin, Serhan'ın çıkması için böyle bir yalan uydurmuştu.



Pelin Oya'ya derdinin ne olduğunu sordu. Raşel'le adam çağırmalar falan dikkatinden kaçmamıştı.



Serhan aşağıya indiğinde Edip'le karşılaştı. Onun "Nereye?" sorusuna "Sana ne!" diye cevap verdi. Sinirliydi.







4 kadın yatak odasında konuşmaya başladılar. Oya Merve ile Pelin'in çarpık kız kardeşler olduğunu söyledi. Aralarında öyle bir kodla anlaşıyorlardı ki "Pes!" diyordu insan. Arzu Oya'nın neden hepsini buraya çağırdığını sordu. "Hesaplaşıcaz" dedi Oya.



Bu noktada bir kere daha asıl karakterlerin gençlik çağlarından bir sahne geldi ekrana. Bir okul gezisi için otobüsteydiler. Oya, Pelin, Merve ve Arzu kalkıp çalan parçaya eşlik ederek dans etmeye başladılar. Biraz sonra öğretmenleri sakin olmalarını, şoförün dikkatini dağıtacaklarını söyleyince durmak zorunda kaldılar. Otobüs yeşillik bir yerde durduğu zaman beraberce yürümeye başladılar. Burak onların mahşerin dört atlısı olduğunu söyledi. Korkulurdu bunlardan. Yanındaki delikanlı aynı fikirde değildi. Bir hayat boyu ayrılmazdı bu dörtlü. Herkesin kıskanacağı bir dostlukları vardı.



Yatak odasında Merve konuşmaya başladı. Arzu bu tatlı arkadaşının Merve'nin kocasıyla yattığını biliyor muydu?







Arzu kulaklarına inanamadı. Oya konuya müdahale etti. Bu o kadar basite indirgenecek bir şey değildi. Merve'nin kastettiği gibi çirkin bir durum yoktu ortada. Merve ona bunu ne kadar masum gösterebileceğini sordu. Oya ne söylerse söylesin olay buydu; kocasıyla yatıyordu, daha ötesi yoktu.



Merve daha sonra Pelin'e yöneldi. O da Serhan Aksak - Oya Toksöz ilişkisinin sponsoruydu. Kumrular iyice kaynaşsın diye yemek organize ediyordu. Onlarla beraber güzel vakitler geçiriyordu.



Arzu şaşkınlık içinde konuşmaları dinliyordu. Oya ve Pelin'in bunları yaptığına inanamıyordu.



Pelin Merve'ye Serhan'ın onun kocası falan olmadığını söyledi. Adam ondan boşanmaya çalışırken Merve bir sürü entrika çevirmişti. Merve Pelin'in üstüne yürüdü. Oya ile Arzu onları birbirlerinden uzak tutmaya çalıştılar. Pelin Merve'ye "Hayatımı mahvettin." dedi. "Ben de seni geberticem." Konsolun üstünden aldığı cam kabı ona doğru fırlattı. Merve onu bırakmalarını söyledi. Ne yapacaktı ki? Oya'ya yaptığı gibi kendisini de havuza mı atacaktı? Ateş olsa cürmü kadar yer yakardı.







Pelin Merve'ye saldırmak için atılıyordu. Arzu onu tutmakta güçlük çekiyordu. Oya Merve'ye işlerin hiç öyle olmadığını söyledi. Pelin ciddi ciddi onu öldürme planları yapıyordu. Daha sonra "Sakin olun!" diye bağıran Arzu'ya döndü. Onun hiçbir planı yoktu, değil mi? Mazlum bir insandı o. Kimseyi öldürmeyi planlamıyordu. Oya'ya "Burcu'yu partiye çağır da orada öldüreyim." falan dememişti.



Merve "Ne mazlumu?" diyerek söze karıştı. Yetişmeselerdi kızı delik deşik edecekti, hem de törpüyle. Arzu kendisinin nedenleri olduğunu söyledi. Çocuklarını korumak zorundaydı. Onlara ne oluyordu? Ne yapıyorlardı? Hele Oya, ortalıkta ahlak abidesi gibi dolaşırken Serhan'a mı yürümüştü? Merve onun yürümenin de ötesine geçtiğini söyledi. "Konuşana bak!" dedi Oya. Merve arkadan iş çevirmenin kitabını yazmış bir insandı. Oya'yı gözünü kırpmadan ölüme sürüklemişti. Merve bunu isteyenin ve başlatanın Oya olduğunu söyledi.







Bahçede Serhan Raşel'e Mila'yı görüp görmediğini sordu. O sırada yukarıda Arzu Oya'ya "Sen bunu nasıl yaparsın, başkasının ailesini nasıl dağıtırsın?" diye soruyordu. Bir de Mehmet Arzu'yu aldattığı zaman ona destek oluyor gibi yapmıştı. "Sen nasıl bir yalancıymışsın" dedi Oya'ya. O sırada Pelin de Merve'nin üstüne yürüdü. Hayatını defalarca parçaladığını söyledi. Arzu da söze karıştı. Merve onu yerinden yurdundan etmiş, Sarmaşık'tan kovmuştu. Ona atılan iftiraya çanak tutmuştu. Gidip o pilates hocasıyla birlik olmuştu.



Merve Oya'ya dönüp o gelmeden önce çok güzel bir hayatları olduğunu söyledi. O geldiğinden beri tatları tuzları kalmamıştı. Oya'ya "Uğursuz!" dedi. Keşke şansı varken onu öldürseydi.







Şimdi oklar Oya'yı gösteriyordu. "Ben miyim suçlu olan?" dedi Oya. Öldürme planları yapan onlar değil miydi? Hepsi psikopattı. Bunun üzerine Pelin'le Arzu da ona yüklenmeye başladılar. Arzu onun sabahları deli gibi koşup sonra da erkek avlayan biri olduğunu söyledi. Merve onu destekledi. Mehmet meşgul olduğu için dua etmeliydi. Pelin de Taylan'ı defalarca Oya'nın elinden aldığını söyledi. Merve devam etti: Serhan boşa düşünce piyango ona çıkmıştı, değil mi?



Böylece arkadaşlarının kocalarını baştan çıkarmaya bayılan bir kadın durumuna düşüveren Oya "Delirdiniz mi, daha neler" dedi. Merve, Pelin ve Arzu ona düşmanlıkla, hınçla bakıyorlardı. Merve yılanın başının o olduğunu söyledi. Oya "Ben ne yaptım?" diye sordu. O hep doğru durmaya çalışmıştı. Sadece onlarla savaşırken pisliğin içine düşmüştü. Diğerleri Oya'nın içindeki kötünün ortaya çıkmasına sebep olmuşlardı.







Merve "Kötü olan biziz yani" dedi. Arzu "Bizim bir sıkıntımız yoktu, biz arkadaştık." diye bağırdı. "Ne oldu bize Oya?" dedi, "Biz nasıl bu hale geldik?" Pelin gerçekten anlamanın çok zor olduğunu söyledi. 20 yıldır omuz omuza idiler. Düğünlerini birlikte yapmışlar, gelinliklerini birlikte seçmişlerdi. Çocuklarını doğururken birbirlerinin yanındaydılar.



Merve Oya'nın her şeyi mahvettiğini söyledi. Oya "Suçlu benim, öyle mi?" dedi. Arzu öyle olduğunu söyledi. Her şeyi yapan Oya idi.



Oya diğer üçünün hedefinde idi şimdi. Ortam çok gerilmişti. O sırada Pelin neler olduğunu anlamaya başladı. "Bir dakika" dedi Arzu'ya. Yine zokaya gelmişlerdi. Merve, kendisinin hiçbir suçu yokmuş gibi Oya'yı hedef gösteriyordu. Onların Oya'ya yürümesini sağlamaya çalışıyordu. Neredeyse başarıyordu da aslında. Fakat Pelin'in söyledikleri Arzu'nun da aklına yatmıştı. Hayatlarının özeti buydu işte. Merve'nin götürdüğü yere gidiyorlardı. Merve durumu inkar etmeye çalıştı ama artık faydası yoktu. Az önceki hava dağılmıştı.



Pelin o perdeyi geçtiklerini, o sahnenin artık kapandığını söyledi. "Seni geberticem." diyerek Merve'nin boğazına sarıldı. Oya ile Arzu onları ayırmak için uzanınca dördünün arasında bir itişme başladı. Arzu'nun duvara doğru savrulmasından hemen sonra Oya da kendini yerde buldu. Merve ile Pelin camın önünde boğuşmaya devam ettiler.









Sonra yine odanın içine doğru savruldular. Oya ile Arzu yerde, sersemlemiş haldeydiler, Merve ile Pelin ise ölümüne dövüşüyorlardı. Davetliler bahçede bu durumdan habersiz eğlenirken bir pencerenin kenarına geliyor, bir içeriye geçiyorlardı. Oya kalktı ve camdan düşmek üzere olan Merve'nin elinden tutarak onu içeriye çekti. Merve'ye sarılmış olan Pelin de içeriye  savruldu. Arzu yere düşmekte olan Pelin'i tutmaya çalışırken Merve Oya'yı pencereye doğru çekti. Onu aşağıya atmak istiyordu. Bunu gören Arzu yerinden kalkıp önce Oya'yı ensesinden itmekte olan Merve'yi, sonra da Oya'yı odaya çekti. Merve ve Pelin ellerine geçirdikleri ufak tefek eşyaları, kozmetik şişelerini falan birbirlerine atmaya başladılar. 





Alt katta, bir pencerenin kenarında duran Edip bir ses duyar gibi oldu. Taylan, Serhan ve Mehmet de bir şeyler duymuşlar, bir tuhaflık olduğunu anlamışlardı. Dördü de yukarıya çıkmak için hareketlendiler.





Odada kavga devam ediyordu. Oya, eline geçirdiği keskin bir şeyle Merve'nin üstüne yürümek isteyen Pelin'i durdurmaya çalıştı. Ama Pelin onu bir kenara itti. Arzu da Merve'yi tutmaya çalışıyordu. Merve bir vazoyu onun üstüne attı. Pelin elindeki keskin aleti ona saplayacak oldu fakat alet Merve'nin ona doğru tuttuğu yastığa saplandı. Yastığın içindeki kuş tüyleri havada uçuşmaya başladı. 










Arzu ile Pelin kısa bir süre boğuştular. Pelin odadaki eşyaları sağa sola atmaya devam ediyordu. Oya "Yeter, durun!" diye bağırıyordu. Pelin bir vazoyu yere çarpıp kırdı. 





Odaya ilk giren Edip oldu. Onu Serhan takip etti. Sonra Taylan ve Mehmet de geldiler. 





Ufak Tefek Cinayetler 32. bölüm böyle devam ederken bahçedeki yaza merhaba partisinde bir sorun yoktu, davetliler gayet iyi idiler. Esra selfie çekiyor, kılık değiştirip orkestraya katılmış olan Burcu saksafon çalıyordu. İnsanlar yeyip içiyor, eğleniyor, müzik dinliyor, dans ediyorlardı. 





Birden bir kadın çığlığı duyuldu. Davetliler üst kattaki pencereye bakmaya başladılar, çığlık oradan gelmişti. Ve birisi aşağıya düşmeye başladı. Ufak Tefek Cinayetler sezon finali biterken partide ölen kişinin kim olduğu belli oldu. Edip idi bu.


























































































































































































































































































































































































































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder