29 Ekim 2015 Perşembe

Ne, Kendi Eviniz Değil Mi, Aman Yarabbi!


Geçmiş günlerde bir evlendirme programında kim bilir kaçıncı kere 'Kendi eviniz değil mi?' muhabbetini gördükten sonra artık bu sosyal yaraya parmak basmaya karar verdim.




















Ben bu konuda pek normal olmadığımı biliyorum. Ev sahibi olma meselesini ortalama bir Türk insanının dert ettiğinin yarısı kadar dert ediyorumdur ben, belki daha da az. Kiramı ödeyip keyfimce oturuyor muyum, oturuyorum, ay benim olsaydı falan diye içim içimi yemiyor. 51 yaşıma gelmişim, şimdiden sonra hiç dert etmem.

Ha, şu da var; parayı iyi idare edebilen biri değilim ben ve geçmiş yıllarda bu konuda daha farklı davransaydım mütevazı bir dairem olurdu herhalde. Ve geçmişe dönmek mümkün olsaydı buna göre hareket eder miydim, evet, belki ederdim. Ama yani, geçmiş olsun. Benim bakış açım bu ve bunun nadir bir bakış açısı olduğunu sanıyorum - pek rastlamadım çünkü.



Ve fakat arkadaş, ben bu konuda bir türlü değişiksem, bu evlendirme programlarındaki bazı kadınlar da bir başka türlü değişik. Tamam, insan kendine ait bir evi olmasını isteyebilir, hatta 3 veya 5, ister ister, bana mı soracak? Ama fakat lakin...Özellikle bazıları bu durumu karşılarındaki erkeği öyle bir beğenmeyerek, öyle bir....laf da bulamıyorum, öyle bir söylüyorlar ki bir kadın olarak o kadının o davranışı karşısında rahatsız oluyorum. Kolaysa kendin al derler adama, gibi geliyor. Bana öyle dense ben bir duraklarım. Kafamda 'Ev sahibi olunacaksa bunu tek başına erkek halledecek' gibi bir şey yok çünkü. 

Yaşın ilerlemiş, bu saatten sonra başında kira derdi olsun istemezsin, bi derece. Geriye doğru çok zor günler geçirmişsindir, bu zor günlerin kiracı olmakla veya ne bileyim, geliri düşük, yeterince çalışmayan, evine bakmayan bir babayla - eşle ilgisi vardır, eyvallah. 

Ama yani, genç kadınlar, karşılarında genç adamlar...Çocuk belki çalışacak, uğraşacak, bir gün ev sahibi olmayı başaracak...belki o da eşinin çalışmasını istemiyor, bu işlerin kendisine baktığını düşünüyor, yapısı - hayata bakışı öyle...ama henüz bir ev alamamış işte, olmamış, n'apsın, ölsün mü?  Daha en baştan 'Ev sizin değil mi, Aman Yarabbi!' şeysine giriyorlar çocuğun karşısında, bismillah bunu soruyorlar, bazen bunu insanı çok küçük düşürecek bir şeymiş gibi yapıyorlar, ayar oluyorum.


"Ne, kendi eviniz değil mi?' cümlesi bir gerilim / korku filminin ismi olabilir bu memlekette, geçende böyle bir şey düşündüm. 

Sanırım daha çok 'Birinci vazifen beni ev sahibi yapmaktır, evi olmayana ben adam demem' havası hasta ediyor beni, elimde değil. 

Bir erkeğin kendi evi olup olmadığı konusu onunla ilgili olarak irdelenecek ilk ve en önemli konu mudur? Belki gayet iyi bir işi, iyi de bir geliri vardır da ev almamıştır, belki böyle bir projesi vardır; muhabbetin en başından bu havaya girilmesinde gıcık edici bir şey yok mu?

Abartılı yaklaşımları kastediyorum daha çok. Hayır, kadın sanki adamın seri katil olduğunu veya yıllardır barda pavyonda konsomasyona çıktığını öğrenmiş birden; öyle bi havalar. 

Böyle bir şeyler düşündümdü işte, kaç gündür de aklımda, başlığı bile planlamışım; bugüne kısmetmiş.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder