9 Ağustos 2015 Pazar

Tutumlu Olma Çabalarım: Büyük Fiyasko


Salonu süpürdüğüm saatlerde her şey yolundaydı aslında, bir tutumluluk abidesi gibiydim. Yerde gördüğüm tam 3 tane kristal ve 1 tane plastik boncuğu makinenin içine çekeceğim yerde eğilip yerden aldım ve takı yaparken kucağıma koyduğum tepsinin içine attım mesela. Normalde ben, o 3 paralık plastik boncuğu bırak, kristalleri de almam yerden, süpürürüm gitsin. Çalışırken ikide bir böyle bir şeyler düşüyor yerlere, hangi birini topluycaksın? Neyse, bu sefer topladım ve kendime duyduğum hayranlıktan dolayı gözlerim yaşarmadıysa da göğsüm baya bi kabardı. Ne var ki bu yapay, bana ait olmayan, içimden gelmeyen, bağrımdan kopmayan tutumlu olma çabalarım ilerleyen saatlerde yerini normal tabiatıma bıraktı maalesef. Ağlamak istiyorum sayın seyirciler. ='(

Toplayıcı insan sınıfına girmiyorum ben, bende daha çok atıcılık tabiatı var. Gözüme fazla gelen, ayağıma dolanan eşyaları, ufak tefek şeyleri gözümü kırpmadan atabiliyorum. 'Bu bir gün lazım olur (Ki yazları takı satıyorum ben, boncuklar bana illa ki lazım olur), şununla bir gün şunu yaparım' tarzı duygular eksik bende. Arada bir 'Bunu atmayıp X'e vereyim, onun işine yarayabilir' düğmesi çalışıyor yalnız. Neyse, hikayeme devam edeyim ben; salonu toparladım ve içine takıları, takı malzemelerini depoladığım küçük odaya geçtim. Girdiğim anda da gözüm dönmeye başladı, ama ne dönmek, fırtına yaklaşıyor, hissediyorum. 2 dakka içinde odadan çıktım-çıktım, çıkmadım orada mukavva kutuların ve kutu kapaklarının, kavanoz kapaklarının içinde duran ufak tefeği elimden kimse kurtaramaz. Atarım! Gereksiz eşyalardan kurtulmak kesinlikle onayladığım bir şey, fazla eşya sevmem ben ama mesele şu ki ben bazen o kadar da gereksiz olmayan eşyaları, hatta kimi hallerde gerekli eşyaları da atıyorum. Niye, çünkü batıyor bana, gözümü yoruyor, kapladığı yerde gözüm kalıyor. Ekstra ev işi yükü de oluyor ayrıca ki burası çok önemli çünkü 'Bu oda çekilmez, dağıldı mı toplanması zaman alır, zor olur' diye bir odayı olduğu gibi atabilirim sanki ben. Evet, o derece. Her zaman böyle hissetmiyorum ama bu damarım tuttuğu zaman kendimi durduramıyorum.

Önce büyük, alçak bir mukavva kutuyu olduğu gibi bir poşete boşalttım. Sonra başka bir kutuyu daha. Bu kutularda neler var, zamanında birtakım boncuklar almışım, bunlardan bir şeyler yapıp satmışım, bir kısmını kullanmamışım; onlar var mesela. Yaptığım takıları müşterinin isteğine göre kısaltıyorum, bi değişiklik yapıyorum, bir kısmı boşa çıkmış oluyor takının böylece; o tip artık parçalar var. Şu boncuktan 3, bu boncuktan 5, öteki boncuktan 8 tane artmış çalışmalarımdan sonra, her birini ayrı bir ambalajda muhafaza etmeyip birkaç çeşidini bir poşete doldurmuşum; öyle küçük şeffaf poşetler var. Bir sürü ama. Web işlerine dalmadan önce çok daha fazla takı yapardım, o zamanlar bölmeli takı kutuları almışım, onların bölmelerinde cıncık cıncık boncuklar var. Bunların epeyce bir kısmını da o poşete doldurdum. Bunları mümkün olduğu kadar havaya bakarak yapıyorum yalnız, bakarsam bir kısmına kıyamayabilirim, 'A, bu güzelmiş, bu kalsın' falan diyebilirim.

Ah Belgin ah, sen tatile çıkmamış olsaydın sana verirdim ben bunları, ama sen de yoksun. O poşet bu evde duramaz, görünce sinirlenirim çünkü. Az sonra markete gitmek için dışarı çıkıcam, onu da alıcam ve de atıcam. Çöp kutusunun içine atmıycam ama, yakınında yan tarafta bir boşluk var ya, oraya koyucam ki belki biri görür de alır, kullanır.

Şu kadarcık pişman mıyım acaba? İçimde şu kadarcık bir 'Ben bunları zamanında para verip almıştım' duygusu var mı? Yok. Olsa böyle yapamam zaten. Sadece şu var; giriş kapısının yanında duran o poşet beni rahatsız ediyor, onun evden iyice çıkması lazım. Onu da az sonra halledicem.

Böyle işte. 4 tane minicik boncuğu süpürgeye emdirmeyip yerden aldım diye kendimi takdir ederek başladım güne ve  tutumlu olma çabalarım evden içi bujiteri dolu bir poşetin çıkacak olmasıyla sonuçlandı. N'apiim, canım sağ olsun.

Not: Yerdeki bir boncuğu elektrik süpürgesine çektirdiğiniz zaman boncuk süpürgenin içinde 'Vıjjtt!' diye bir ses çıkararak kayıyor böyle, sonra da 'Tak!' diye haznenin içine düşüyor. Çok  eğlenceli oluyor, bi denemenizi tavsiye ederim.

1 yorum:

  1. Bu yazi çok eglenceliydi 😂😂😂. Ben de atarim . Her ay dolaplar bir elden geçer.

    YanıtlaSil